Nazi dönemi uygulamalarıyla ürkütücü bir paralellik taşıyan son raporlar, Çin’in Doğu Türkistan’daki insan hakları ihlallerinin acımasız gerçeklerini örtbas etmek için turizmi bir araç olarak kullandığını ortaya koyuyor. Bu strateji, özellikle Nazi Almanyası’nın II. Dünya Savaşı sırasında imajını temizlemek için turizmi nasıl kullandığını anımsatıyor.
1943’te yayımlanan bir Nazi turist rehberi, Nazi Almanyası’nın işgal altındaki Polonya’yı turistler için nasıl yeniden paketlediğini gözler önüne seriyor. Bu rehber, General Hükümet bölgesini—çok sayıda sürgün insanın bulunduğu yer—Alman mirası olarak sunma çabasının bir parçasıydı ve Holokost’un korkularını kültürel turizmin bir örtüsü altında gizlemeyi amaçlıyordu.
Bugün, Çin’in Doğu Türkistan’daki yaklaşımı rahatsız edici benzerlikler taşıyor. Çin hükümeti, bölgedeki ciddi baskılara rağmen, Doğu Türkistan’ı turistik bir destinasyon olarak agresif bir şekilde tanıtıyor. Bu kampanya, yeni altyapıların inşasını, sahte tarihî alanların oluşturulmasını ve şehirlerin yeniden düzenlenmesini içeriyor. Resmi kaynaklar, 2023’te Doğu Türkistan’ı 265 milyon turistin ziyaret ettiğini öne sürüyor.
Bu turizm kampanyası iki amaca hizmet ediyor: Çin’in ekonomik çıkarlarını artırmak ve uluslararası eleştirileri savuşturmak. Doğu Türkistan’ın kültürel mirasının seçilmiş, temizlenmiş versiyonlarını sergileyerek, Çin hükümeti normal ve refah içinde bir imaj sunmayı umuyor, aynı zamanda devam eden soykırımı gizlemeye çalışıyor.
Yerel turistlere canlı alışveriş bölgeleri, sahte kültürel alanlar ve diğer dikkat dağıtıcı unsurlar sunulurken, Uygur halkının yaşadığı acımasız gerçekler—kitlesel gözaltılar, zorla çalıştırma ve kültürel yok etme—gizli kalıyor. Bu seçici sunum, gelişen ve uyumlu bir bölge imajı yaratmayı amaçlıyor.
Yabancı turistler de, Doğu Türkistan’ın sözde gelişimini ve istikrarını görmek üzere teşvik ediliyor. Bu ziyaretler, rejimin gerçekliğini destekleyen dış destekçiler kazanmayı hedefleyen daha geniş bir propaganda çabasının parçası.
Tarihi benzerlikler çarpıcı. Nazi döneminde de turizm, rejimin vahşetlerini örtbas etmek için manipüle edilmişti. “Güçlü Olma Programı” gibi girişimler, gerçek zulüm doğasını gizleyerek refah ve normal bir yaşam sunmayı başarmıştı.
Turizmi bir propaganda aracı olarak kullanma stratejisi, otoriter rejimlerin kamu algısını kontrol etme ve manipüle etme eğilimlerini yansıtıyor. Nazi Almanyası’nın turistleri rejimin üstünlüğüne inandırmakta başarılı olduğu gibi, Çin’in mevcut çabaları da istikrar ve ilerleme imajı oluşturmayı, gerçek baskı politikalarını ise bastırmayı amaçlıyor.
Tarih, temizlenmiş gerçeklikleri kabul etmenin tehlikelerini bize hatırlatıyor. Çin, küratörlü turizm aracılığıyla kendi anlatısını güçlendirirken, uluslararası toplumun uyanık ve eleştirel kalması çok önemli. Uygur halkının gerçek acılarının, propaganda tarafından özenle hazırlanmış görüntülerin ardında kalmaması için dikkatli olmalıyız.
Kaynak: The Diplomat
https://thediplomat.com/2024/08/chinas-genocide-tourism-strategy/
Leave a Comment