İsa Yusuf Alptekin, 1901’de Doğu Türkistan’ın Kaşgar Şehrine bağlı Yenihisar kazasında dünyaya geldi. Babası Yusuf Bey, Yenihisar Saylık köyünden Kasım Hacı Muhammed Ali’nin oğludur. Annesi Ayşe Hanım ise Yenihisar’a bağlı Yeniösten köyünden Hasan isimli bir zatın kızıdır.
İsa Bey, ailenin hayatta kalan üç çocuğundan en küçüğüdür. Tahsil hayatı Çin okulu, okuduğu birkaç medrese ve Meşrep Meclisi ile sınırlıdır. Onu görevli gittiği Batı Türkistan’daki tecrübeleri yetiştirmiş ve kararlı bir lider haline getirmiştir.
Çin mektebinde okuduğu yıllarda çalışma hayatına da adım atmıştır. Toprak vergisinin toplanması sırasında vergi memurlarına yardımcı olma, 1923 yılında Yenihisar’a kaymakam olarak gelen Çin Deli’ye Türkçe öğretme ve bu iş esnasına yabancılar arasındaki anlaşmazlıklara bakan haricî irtibat memurluğu görevini yapmıştır. Aynı yıl Fatma Hanım ile evlenmiştir.
İsa Yusuf Bey, Endican ve Taşkent’te üçer yıl olmak üzere altı sene Batı Türkistan’da kalmıştır. Batı Türkistan’da Rusları ve komünizmi tanımış, burada bulunan doğu Türkistanlı milliyetçilerle görüşmüş ve işbirliği yollarını aramıştır. Burada görevli olduğu yıllarda Özbek Türklerinin milli şairi Çolpan ile yaptığı yarı gizli denilebilecek görüşmelerinde Onun:
“İsa Bey, ne çektiysek adamsızlıktan çektik. Gerek bizim gerekse sizin için yapılacak tek şey, her şeyden anlayacak adam yetiştirmek; Türkiye’ye, Almanya’ya çok miktarda talebe göndermek lazım” sözlerinden etkilenmiştir.
İsa Yusuf Bey, 1931’de Hoca Niyaz Hacı tarafından başlatılan istiklal hareketi üzerine Çin yetkilileri ile temasa geçmiş, Doğu Türkistan’daki Çinli idarecilerin halka yaptığı zulümlerin önlenmesini aksi takdirde hareket yayılacağını ve bölgede Rus işgalinin söz konusu olacağını bıkıp usanmadan anlatmıştır.
Sovyet Zulmü
Nitekim 1931’deki bağımsızlık teşebbüsü Doğu Türkistanlı Müslümanları, endişe ettikleri bu tehditle yüz yüze bırakmıştır. Çin, ancak komünist Rusya’nın desteği ile bu teşebbüsü bastırabilmiş ve 1934-1937 arasında ardı ardına yaşanan kıyamlardan sonra Doğu Türkistan, fiilen Sovyet hakimiyetine girmiştir. Bu dönemde Sovyet cumhuriyetlerinde yaşanan işkence ve eziyetlere Doğu Türkistanlılar da maruz kalmıştır.
İsa Yusuf Bey, Konsolos Çin De-li’nin görevden alınması üzerine 2 Haziran 1932’de Pekin’e gelmiştir. Pekin’de 1933’te “Doğu Türkistanlı Vatandaşlar Cemiyeti”ni kurmuş ve “Çinli Türkistan Avazı” isimli mecmuayı çıkartmıştır. 18 Eylül 1936’da Çin Millet Meclisi üyeliğine seçilmiştir. 1938’de Japon-Çin anlaşmazlığı konusunda İslam dünyasını bilgilendirmek üzere görevlendirilmiş, Lübnan, İran, Afganistan ve Türkiye’yi ziyaret etmiştir. Ziyaret ettiği ülkelerde pek çok devlet lideri, siyasetçi, yazar, akademisyen ve en önemlisi de Doğu Türkistan’dan göç etmiş kişilerle görüşmüştür.
Çinlilerin baskıları sonucu 21 Eylül 1944’e Alihan Töre liderliğinde İli (Gulca)’de ayaklanma başlamış ve 12 Kasım 1944’te “Şarkî Türkistan Cumhuriyet” adlı bir devlet kurulmuştur. Çin devlet başkanı Çan Kayşek ayaklanmayı bastırmak için uzlaşma yolları aramış ve İli’den gelen bir heyetle görüşmeleri için mesut Sabri Baykozi, Mehmet Emin Buğra ve İsa Yusuf Bey’in Urumçi’ye gitmelerine izin verilmiştir. Görüşmeler sonucu 2 Ocak 1946’da General Can Cicung başkanlığında Mehmet Emin Buğra ve İsa Yusuf Bey’in de aralarında bulunduğu bir Karma Hükümet kurulmuştur.
İsa Yusuf Bey, 1946’da Urumçi’de “Üç Prensip Gençler Teşkilatı”nın Doğu Türkistan şubesini açmış, “Altay Neşriyat Evi”ni kurarak “Erk” gazetesini çıkarmaya başlamış ve halkın iştirak ettiği haftalık toplantılar tertip etmiştir. 1947 senesinde kurulan Dr. Mesut Sabri Baykozi hükümetinde genel sekreterlik vazifesini üstlenmiştir. Bir yıldan daha fazla kaldığı bu görevi esnasında milliyetçi, anti-emperyalist ve anti-kominist politikaları yüzünden Rusya ile Çin’in tepkisini çekmiştir. 17 Temmuz 1948’de, Rus aleyhtarı politikaları gerekçesi ile hükümet azledilmiştir. Bu sırada Kızıl Çin tehlikesi de had safhaya ulaşmıştır.
Hicret Kararı Aldı
İsa Yusuf Bey ve arkadaşları uzun müzakereler sonucu, güçlerinin Kızıl Çin kuvvetlerine karşı koymak için yeterli olmadığı kanaatine vararak hicret kararı almışlar ve 21 Ekim 1949’da yüzlerce kişi ile Doğu Türkistan’dan ayrılmışlardır. 20 Aralık 1949’da Ladak’a ve oradan da Keşmir’in başşehri Şrinagar’a hareket etmişlerdir.
İsa Yusuf Bey ve Mehmet Emin Buğra, Tibet üzerinden Hindistan’a ulaşmaya çalışan Kazak Türklerine de yardım ellerini uzatmışlardır. İsa Yusuf Bey, kafilelerin sığınma izinlerini alabilmek için sırasıyla Hindistan, Suudi Arabistan ve Mısır’a gitmiş fakat bir netice alamayınca 6 Ocak 1952’de Türkiye’ye hareket etmiştir. Aynı tarihlerde Mehmet Emin buğra da Türkiye’ye gelmiştir.
Türkiye’de bir taraftan yaptıkları ziyaretler diğer taraftan da basın yoluyla davalarını canlı tutma gayretleri neticesinde Bakanlar Kurulu, 13 Mart 1952 tarihinde 1850 Doğu Türkistanlının iskanlı göçmen olarak Türkiye’ye yerleşmelerine kar vermiştir. 1952 yılı sonundan itibaren Doğu Türkistanlılar Türkiye’ye yerleşmeye başlamışlardır. İsa Yusuf Bey ise ailesiyle birlikte Haziran 1954’te Türkiye’ye yerleşmiş ve 4 Aralık 1957’de de Türk vatandaşlığına kabul edilmiştir.
1949-1954 yılları arasında tahammül edilemeyecek derecede zor şartlar içinde geçen beş yıldan sonra, Türkiye’ye yerleşen Doğu Türkistanlılar ve İsa Yusuf Alptekin bir nebze de olsa huzura kavuşmuşlardır. Alptekin, davasını anlatmak üzere 1970’e kadar üç defa dünya seyahatine çıkmış ve birçok memleket dolaşmıştır. Başta Asya-Afrika Konferansı, Dünya İslam Birliği ve Dünya İslam Kongresi olmak üzere pek çok uluslar arası konferanslara iştirak etmiş ve pek çok devlet büyüğü ile görüşmüştür.
1960’da Doğu Türkistan Göçmenler Cemiyeti kurulmuştur. Mehmet Emin Buğra’nın 14 Haziran 1965’te vefatından sonra cemiyetin başkanlığına İsa Yusuf Alptekin getirilmiştir. Alptekin, 1978 yılında geçirdiği bir trafik kazası neticesinde uzun süre hastanede kalmış ve gözleri tedrici olarak acizleşmiştir. Bunun üzerine cemiyetin faal başkanlığından ayrılmıştır.
1984 yılında Türkçe, Arapça, İngilizce olmak üzere “Doğu Türkistan’ın Sesi” isimli mecmuayı yayınlamaya başlamıştır.
1978 yılında kurulmasını tamamladığı fakat rahatsızlığı sebebiyle hizmet edemediği Doğu Türkistan Vakfı, 1986’da merhum Rıza Bekin tarafından yeniden ihya edilmiştir.
Diplomasiye Önem Verdi
İsa Yusuf Alptekin, diğer Türkistanlı liderlerden farklı olarak diplomat yönü ağır basan bir şahsiyettir. Meselelerin şiddetten ziyade aklıselim ve uzun vadeli çalışmalarla halledileceğine inanmaktadır. Her gittiği yerde Müslüman-Türk talebelerle ilgilenmesi, cemiyetler kurup gazete ve dergi yayınlaması eğitim ve kültüre verdiği önemi göstermektedir.
Gençlik yıllarında başlayan mücadele hayatı hicretler, eziyetler, türlü sıkıntılarla sürmesine rağmen hürriyet aşkı bir asra yaklaşan ömrünün son günlerinde dahi canlılığını korumuştur. Bu mücadelesi sırasında çocuklarını da:
“Bir Doğu Türkistanlı olarak Doğu Türkistan davası, bir Türk olarak Türklük davası, bir Müslüman olarak İslam davası ve bir insan olarak insanlık davası için hizmet edin” telkiniyle yetiştirme gayretinde olmuştur.
Doğu Türkistan’ın bir müstemleke olarak kalmasını hazmedemeyen Alptekin’in hayatındaki en büyük tesellisinin ise Batı Türkistan’ın bağımsızlığına kavuştuğunu görmek olmuştur. Yaşamış olduğu bütün olumsuzluklar rağmen hiçbir zaman doğu Türkistan’ın bağımsızlığına olan inancını kaybetmemiştir.
kaynak: Akademik perspektif
Leave a Comment