Rabia KADİR Hanımın Reina teröristinin sağ yakalanması üzerine basın açıklaması: Reina Saldırısını Gerçekleştiren Teröristi Yakalayan Türk Polislerini tebrik Ederim.

Reina katliamını gerçekleştiren teröristin tutuklandığı haberi, bu haberi sabırsızca bekleyen tüm Doğu Türkistanlılar’ı, özellikle de beni bir kaç nedenle sevindirdi.

En çok sevindiğim, teröristin canlı yakalanmasıdır. Bu konuda, Türk polisinin cesareti, görevine olan sevgisi ve sorumluluğunda kendi ifadesini bulmuştur. Terörist 39 kişiyi hiç düşünmeden vahşice öldürmüş biri olmasının yanında silah taşıma ihtimali olduğu, hatta DEAŞ üyesi olduğu için kendini patlatabilme tehlikesi mevcut olduğu halde, polislerin bu tehlikeye karşı büyük bir cesaretle teröristin yakalandığı anda diğer vatandaşlarının güvenliğini sağlayarak o caniyi canlı yakalaması büyük bir başarıdır. Polislerin teröristi yakalarken, silah gücü kullanmadan yakalaması Türk polislerinin edindiği yetenek ve tecrübelerinin sonucu olmaktan başka, hukuk devleti, ahlak ilkeleri ve insanlık meselesidir.

Türk vatandaşları için bu tür cesaret ve fazilet örnekleri çok normal olabilir. Ama bu özellikler  Çin Hükümeti’nin iddia ettiği ‘‘Teröre Karşı Operasyonlar” nedeniyle yeterince acı çekmekte olan Uygur halkı için karşılaşabilecek normal bir durum değildir.

Çin hükümeti 14 Kasim 2015 tarihinde, bir mağarada saklanmış olan 28 teröristin hepsini alev silahı ile tertemiz yok ettiğini açıklamıştı (Radio France Internationale haberi). Haberde, bu ‘‘Teröristlerin silahlı olmadıkları, 56 gün kaçtıktan sonra bitkin duruma düştüklerini açıkladı. Ancak alev silahı ile yakılarak yok edilen bu kişilerin arasında 4 kadın ve 3 çoçuk olduğunu gizlendi.  (RFA / Özgür Asya Radyosu Haberi).

Eğer Çin polislerinde Türk polisleri kadar cesaret ve fedakarlık olsaydı, mağara içindeki bu “gücünü kaybetmiş sözde  teröristleri” tamamıyla canlı yakalamak mümkündü. Türk polislerin DEAŞ’çı katilin eşine gösterdiği hukuki muameleleri, Çin polisleri “Aksu şehrindeki Bay Kömür Madeni Olayında” sözüm ona- ‘‘Teröristlerin’’ eşlerine ve çocuklarına gösteremedi.  

Zannediyorum, eğer Esenyurt’taki katilin yakalandığı ortamda Çin polisleri olsaydı, bütün bina silahlı kuvvetler ve tanklar tarafından kuşatılmış olacaktı. Çin polisleri ev içine girmeden, evi bombalamış veya eve kurşun yağdırmış olacaktı. Şu anda Doğu Türkistan’da benzeri olaylar yaşanmaktadır.

Reina saldırısını gerçekleştiren katilin tutuklanma sürecinde, Türkiye kendisinin bir “Hukuk Devleti” olduğunu bir daha kanıtlamış oldu. Olay gerçekleştikten sonraki tüm detaylar açıklandı.

Olayla ilgili şüpheli kişiler Uygurlar’ın toplu olarak yaşadığı mahallede bulunmuş olsa da, Uygurlar üzerinde keyfi tutuklama, haksız göz altına alınmalar olmadı.

Böyle olması tabi ki Türk vatandaşı olarak yaşamakta olan kardeşlerimiz için normal yasal uygulamalar dahilindedir. Hakikaten böyle durumu, kendi toprağında, 15 senedir -sözde- ‘‘Teröre karşı sert darbe vuruş dalgası’’ adında zulüm uygulanmakta olan Doğu Türkistanlılar’ın görmesi imkansızdır.

İşgalci Çin haber kaynakları bu ayın 8. günü (Ocak 2017) üç kaçak şüpheliyi vurarak öldürdüklerini bildirdi. Haberde vurulanların 2015 yılında Guma’da gerçekleşen “22 Nisan Terör Olayı” ile ilgili oldukları yazıldı. Ancak -işin ilginç tarafı- 22 Nisan Olayı diye bir olay 19 aydır hiç haber yapılmış değil idi. Olayın ayrıntıları hiç değilse kaç kişinin öldüğü ve şüphelilerin kimlikleri sadece dünya kamuoyu için değil, Çin Halkına da Uygur Halkına da bir sır olmaya devam etmekte. Belki de sadece olayın ortaya çıktığı mahalledeki halkın bir şeyler bilmesi mümkün.

Ben, İşgalci Çin’in -sözüm ona- Teröre karşı operasyonlarında evlatlarının katledilmesi faciasından da öte evlatlarının cesedine hatta onlar hakkında bir habere bile sahip olmayan bir halkın anası ve Uluslararası Toplumdaki Temsilcisi sıfatımla, Türkiye’nin Reina teröristi ile ilgili yürüttüğü operasyondaki intizam, ahlak ve hukuk devleti ilkelerine uymadaki hassasiyetini gıpta ve saygı ile gözlemledim.

Çin Dışişleri sözcüsü birkaç gün önce Reina terörü sürecini dikkat ile gözlemlediklerini açıkladı. Elbette bu şaşırtıcı bir durum değil. Ümit ederim ki  bu süreci dikkat ile gözlemekte olan Çinli işgalciler, saldırı meseleleri hakkında kamuoyuna haber ulaştırma, terör şüphelileri hakkındaki işlemleri yürütme yönüyle etik ve yasal olmanın ne demek olduğunun bilincine varmışlardır.

Geçtiğimiz 17 gün içinde Türkiye’deki birtakım Medya kuruluşları Reina teröristini Uygurlar ile ilişkilendiren sorumsuz bir takım haberleri yayınlamış olsalar da, Türk halkının Uygurlar’a olan sevgi, dostluk ve kardeşliğinde hiç bir sarsıntı olmadı.

Netice itibariyle Türkiye’deki Uygurlardan toplum içinde baskıya ve tehdide uğrayan  hiç kimse olmadı. Türk halkına, Uygur Türklerine karşı olan  sevgi, muhabbet ve kardeşlik duygularından dolayı ayrıca minnettarlığımı bildiriyorum.

Başbakan Yardımcısı Sayın Veysi  Kaynak bey DUK Başkan Yardımcısı Sayın Seyit Tümtürk Beyefendiye kamuoyu ile paylaşılan bir mektup gönderdi. Reina Terör Olayı ile ilgili yapılan bazı haberler dolayısıyla Uygur toplumunda oluşan üzüntü ve negatif hislerin düzelmesi için çaba sarf etti. Bir devlet adamı ciddiyeti ve sorumluluğuna yakışır nezaketleri içinde Sayın Kaynak’a minnettarlığımı bildiriyorum.

Reina teröristinin sağ olarak yakalanmasından sonra  onun iddia edildiği gibi Uygur olmadığının ortaya çıkmasından sonra İki haftadan beri Çin medyasında verilen sahte haberlerde yalanlanmış oldu. İşgalci Çinli yetkililerin bu Reina katliamından umdukları fırsat ve beklentileri de suya düştü. Elbette bundan dolayı iftiracılara fırsat vermeyen kahraman Türk polislerine minnettarım.

Biz Uygurlar haklı davamız için geçmişte olduğu gibi bundan sonra da Türkiye’den politik, sosyal ve kültürel alanlarda yardım umuyoruz.

Ancak bizim için bundan daha önemli olan.En büyük umudumuz ve dayanağımız olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bekâsı ve Türk Milleti’nin güvenliğidir.

Türkiye bizim canımızın ruhudur. Allah Türkiye’yi korusun!

17 Ocak,  2017

 

Leave a Comment

*

*