Yazar: Şamil Kucur
DAEŞ’in üstlendiği Ortaköy katliamında, terörist kimliğinin yanında Doğu Türkistan, Uygur, Kırgız Türkü gibi unvanların kullanılması Orta Asya’dan hicret etmiş Türk topluluklarının temsilcilerinin tepkisini çekti. Tarih Doktoru Ferhat Kurban Tanrıdağlı, önyargılı haberlere tepki göstererek “Suçlu kişi vardır, suçlu millet yoktur” dedi
Türkiye topraklarına, belki de en uzak noktada olsa da, din, dil, kültür ve tarih birliği açısından, ortak değerler bütününe sahip olan ve çoğunlukla Uygur Türkleri’nin yaşadığı tarihi Türk yurdu Doğu Türkistan, ne yazık ki Reina terör katliamı ile yıllardır Sincan olarak anılırken, bazı medya kuruluşları, sistemli olarak Uygur Türkü ve Doğu Türkistanlı terörist tanımını kullandılar. Bu ise Doğru Türkistan Türkleri olmak üzere, Türkiye içinde ve dışındaki bir çok Türk toplulukları STKları tarafından tepki işle karşılandı. Doğu Türkistan kaşgar doğumlu ve Türkiye vatandaşı olan tarih doktoru, Ferhat Kurban Tanrıdağlı ile Doğu Türkistan’ın, insanlık ve Türk kültür tarihi yerindeki önemi ve Reina katliamındaki, medyadaki bir takım yaklaşımları konuştuk.
Doğduğunuz toprakları, insanlarını ve Türkiye olan ilişkilerini, anlatır mısınız?
Aslında, bugün Türkiye’ye coğrafi olarak, en uzak bir coğrafyada olmasına rağmen, inançları, dili, kültürü, sanatları, zaanatları ve insanları ile Türkiye Türklerine çok yakın bir vatandır Doğu Türkistan. 1962 yılında, Türk tarihi ve kültürü için, çok önemli bir merkez olan Doğu Türkistan’ın, Kaşgar vilayetinde, 1962 yılında doğdum. Sadece aramıza coğrafi mesafeler değil, çeşitli nedenler ile siyasi sebepler nedeni ile mesafeler oluşmuş. Ancak, bütün bu bu olumsuzluklara rağmen, diyebilirim ki, siz buradan Doğu Türkistan’a, Kaşgar’a, Hoten’e, Urumçi’ye, gitseniz oradaki insanlar ve onların sıcak kanlılığı, samimiyeti ve özellikle de sizin Türkiye’den geldiğinizi söylediğiniz zaman ki, karşılaşacağınız samimi müsafirperverliği ve göreceğiniz hürmet bir tarafa, Anadolu’da yaşayan bir çok gelenek, adet, zanaatlar, yemek çeşitleri, kültürel ve sosyal hayat, size o kadar sizden gelecektir ki… Aynen ben ilk defa Türkiye’ye geldiğim zaman, ne kadar yabancılık çekmedim ve de ne kadar kendimi Türkiye’ye, bu kültüre ve Türk kardeşlerime yakın ve içten, ayni ile hissetim ise, Türkiye’den gidecek bir kardeşimiz de, Doğu Türkistan’da, aynı sıcaklığı ve içtenlik içinde bulacaktır kendisini.
Doğu Türkistan’ın, Türk ve dünya tarihi açısından, önemi nedir?
Aslında kısaca da, olsa size atalarımızın vatanı olan Doğu Türkistan’dan bahsetmek isterim, bu vesile ile. Çin halk Cumhuriyeti bünyesinde, başta Uygur Türkleri, çoğunlukta olmak üzere, Sarı Uygurlar, Kazak, Kırgız, Özbek, Tatar, Salur gibi Türk boyları bulunmaktadır. 2014 resmi kayıtlarına göre, Türk boylarının toplam nüfusu 15 milyon (Uygur Türkleri %90), bağımsız araştırma sonuçlarına göre ise, Doğu Türkistan’ın nüfusu 30 milyondur. Kaşgarlı Mahmut, Yusuf Hashacip, Sultan Satuk Buğra Han gibi, Türk kültür tarihinin temel unsurlarını oluşturan, nice büyük bilgin ve kağanın türbeleri, Doğu Türkistan vatan topraklarında bulunmaktadır. Tanrıdağları, Altay dağları, Tarım havzası, Taklamekan çölü gibi, Türk tarihinin ‘Bengütaşları’ niteliğinde olan bu tarihi mekanların bekçiliğini orada, asırlardır yaşamakta olan soydaşlarımız yapmaktadırlar. ”Turfanda’ deyiminin kaynağı olan Turfan, Kumul, Aratürk, Karaşehir, Aksu, Maralbaşı, Yarkent, Kargalık, Hotan, Karakaş , Kaşgar, Yengihisar, Tokuztaş, Tokuzak, Oğuzak, Aktuğ, Hanöy(Hanev), Kızılderya, Kızılsu, Şekerköl gibi daha nice sayabileceğimiz tamamen Türkçe olan, ”Dokuz Oğuz On Uygur” tabirinin ve Eski Türk tarihinin canlı şahitleri olan bu yer isimlerini Uygur Türkleri, yaşatmaktadırlar.
Türkiye’de, Doğu Türkistan ve kültürü, sanatı, edebiyatı, müziği yeterince tanınıyor mu?
Türkiye’ye, ‘Ana vatan’ımıza, çok çeşitli tarihlerde, asırlardır, Çinliler tarafından uygulanan ve uygulanmakta olan sistematik, asimilasyon ve işgal nedeni ile Türkiye Türkleri ile aynı din, aynı dil, aynı kültüre sahip olan, Doğu Türkistan’da, başta Uygur Türkleri ve diğer Türk boylarından kardeşlerimiz, vatanlarında gördükleri çeşitli baskılılar nedeni ile göç etmek zorunda kalmışlardır. Türkiye başta olmak üzere, bu gün dünyanın bir çok ülkesinde yaşamakta olan kardeşlerimiz vardır. Burada her zaman olduğu gibi, yine gurur ve iftihar ile belirtmek isterim ki, Türkiye, dünyadaki bütün Türkler gibi, bizlerin de, iftihar kaynağımız, sevdiğimiz, gönlümüzde taht kuran büyük bir devletimizdir, tarihte de, bu gün de böyle ve Türkiye Türkleri de, bizim öz kardeşlerimizdir. Ancak, maalesef Türkiye’de, geçmiş yıllara göre, daha iyi tanınsa da arzu edildiği kadar, Doğu Türkistan ve oradaki yaşayan kardeşlerimiz ve kültürleri yeterince tanınmamaktadır. M. S. Ü. Müzikoloji bölümünde Türk Edebiyatı tarihi ve Asya dilleri dallarında öğretim görevlisi olarak akademik çalışmalarını sürdüren eşim Gülzadem Tanrıdağlı ile kurduğumuz, müzik grubu ile yıllarca yurtiçi ve yurtdışında, konserlerde, festivallerde, tv ekranlarında ve akademik platformlarda, Doğu Türkistan Türkleri ve davalarını anlatmaya gayret ettik. Başka arkadaşlarımız da, STK larımız da, gayret sarfediyorlar. Ama çok yeterli değil, farklı sahalarda ve ama özellikle, her zaman Türkiyemiz’in çıkar ve menfaatlerini dikkate alarak, Doğu Türkistan adını tanıtmaya daha çok gayret sarfedilmeli. Doğu Türkistan Türkleri ve umum Türk Dünyasının iftihar isimlerinden olan, rahmetli İsa Yusuf Alptekin bey liderliğinde, uzun yıllar çok zor şartlara ve imkansızlıklara rağmen, bu dava Türkiye’de ve dünyada anlatılmaya gayret gösterildi. Kendi dönem ve şartlarında da, başarıldı. Ama bu gün çir çok imkanlar var ve daha çok tanıtım ve özellikle de, doğru bilgilendirme ile orada yaşayan kardeşlerimiz, daha iyi tanıtım imkanı sağlanmalı. Burada yazılı ve görsel medyaya, çok büyük görev ve sorumluluk düşmektedir. Ancak, burada bazı medya kuruluşları ve köşe yazarları, ne kadar da sorumluluk sahibi, meslek ahlakı ve bilgiçliği ile yayın yapmaktadırlar! Bunun taktirini aziz Türk Milleti’ne bırakıyorum…
Reina katliamı ile Uygur Türkleri ve Doğu Türkistan, ismi medyada sıkça yer aldı. Siz ne düşünüyorsunuz, bu konuda?
Ortada bir cinayet var, göründüğü kadarı ile katil’in kişisel kimliği Orta Asya Türklerinden birine ait olabilir. Medya ise, olayı yorumlarken, saldırganın etnik kimliği olarak Orta Asya Türk boylarının adlarını, teker teker saymaya başladı. Bu durum doğal olarak toplumda çeşitli tepkilere sebebiyet vermekte. Türkiye’de yaşayan Uygur, Kazak, Kırgız ve Özbek Türkü olan vatandaşlar, böyle bir olaydan dolayı anılmaktan son derece rahatsızlar ve tedirginler. Toplumdaki bazı kesimler ise dengesiz tepkiler ve yorumlar yapmaya başladı. Ben şahsen Yüce Türk Milleti’nin ve Türkiye’de yaşayan her insanın, bu olaya “Suçlu kişi vardır, suçlu toplum (millet) yoktur” olgunluğu ile yaklaşım göstereceğinden eminim. Uygur Türkleri ve ya diğer Türk boyları, sonuçta melek topluluğu değil, insan topluluğudur. Dolayısı ile bu tür beyni yıkanmış, aklını kiraya vermiş, sütü bozuk kimseler çıkabiliyor. 15 Temmuz darbe girişiminde bu ülkenin ekmeğini yiyip suyunu içip büyüyen, hatta Türk devletinin, imkanları ile yetişip çok yüksek mertebelere yükselmiş kimselerin içinden de, aklını kiraya vermiş, beyni yıkanmış, sütü bozuk hainlerin çıktığına şahit olmadık mı?
Bu şekilde yaklaşım ve kamuoyunu bilgilendirmekteki amaç, sizce ne olabilir?
Bakınız şimdi, Reina canisinin kimliği Uygur, Kazak, Kırgız, Özbek, Türkmen değil, azılı bir teröristtir. Biz şimdi özellikle yönlendirildiğimiz kişisel kimlik detayında, debelenirken, olayın görünmeyen ama asıl organizatörlerini sorgulamaktan aciz kalırsak, karanlık odaklar muradına ermiş olurlar. olayı DAEŞ terör örgütünün üstlenmesine rağmen, ısrarla düşüncesizce ve sorumsuzca yapılan bu tür yorumlar son derece sakıncalıdır, hatta ürkütücüdür çünkü:
1. Karanlık güçlerin DAEŞ eliyle İslam’ı ve Müslümanları Terör ve terörist ile çağrıştırmaya yönelik algı operasyonu belli ölçüde başarıya ulaşmıştı. Şimdi ise Türk Dünyası ve Türk ile terörü ve teröristi yan yana getirmek için algı operasyonu başlamıştır. Eğer dikkatli olmazsak karanlık güçlerin kirli emellerine hizmet etmiş oluruz.
2. Çin’in Uygurları dünyaya aşırı dinci, terörist olarak lans edip Doğu Türkistan davasının gerçek ciddiyetini gölgede bırakma, dünyanın dikkatini yanlış yere yönlendirip Türk Milletinin medeniyet beşiği olan Doğu Türkistan’ı sessizce yutma, Uygurları kökten yok etme emellerine hizmet edilmiş olur.
3. Türk Kültür Tarihinin en önemli merkezi olan Doğu Türkistan’ı, Kaşgarlı Mahmut ve Yusuf Hashacip gibi nice Bilge- Alimleri yetiştirip Türk Milleti’nin hizmetine armağan eden Uygur Türkleri’nin, isimlerini lekeleme çabalarına hizmet edilmiş olur. Evet, biz taş saymaya çalışırken Türk düşmanları ve İnsanlığın baş belaları karanlık odaklar kum sayıyorlar. Onun için Milletçe uyanık olmamız gerekiyor. Bilinçli olalım ki, terörü lânetlerken bile kendimize zarar vermeyelim.
Siz, bu itham ve adlandırılmalardan, rahatsızlığınızı ifade ediyorsunuz ama burada sizi memnun edecek nokta nedir?
Size sormak istiyorum; “Doğu Türkistan Uyruklu” ne anlama geliyor? Son günlerde görsel ve yazılı basında Reina katliamı ile ilgili haberler sunulurken, gözaltına alınanlar için “Doğu Türkistan Uyruklu”, “Uygur Türkleri” tabiri ısrarla kullanılıyor. Bu durumda ben de, şu soruların cevabını merak ediyorum (Merakımı cahilliğime verin) Öncelikle, birinci husus şudur; Gözaltına alınanların kimlik veya pasaportlarında aşağıdakilerden hangisi yazıyor:
1. Doğu Türkistan Cumhuriyeti, b. Doğu Türkistan Türk Cumhuriyeti, c. Uygur ( Uyguristan) Türk Cumhuriyeti. d. Diğer? Eğer kimlik ve ya pasaportlarında yukarıda sayılanlardan, her hangi birisi yazıyor ise lütfen gösterin, ne olur! Görelim ki, yanık bağrımız su içsin. Yanlış anlamayın cinayet için değil, böyle bir resmi kimliğin, varlığından dolayı sevinelim. Bu arada, aslında farkında olunmadan ya da farklı amaçlar ile yapılan bir yayın ile ummadıkları bir yaraya da parmak basmış oldular. Çünkü bu kimlik için ve bu kimliği tekrar kazanmak için, milyonlarca şehit verdi Uygur Türkleri, Doğu Türkistan Türkleri… İkinci olarak, eğer yukarıdaki şıklardan birini gösteremiyor iseniz, neye dayanarak bu tabirleri kullanıyorsunuz? Dayanak ve kaynağınızı açıklayın lütfen. Açıklayınız ki, Türk basınının ciddiyeti ve güvenilirliği zedelenmesin. Eğer bu soruların hiç birine, cevap veremiyorsanız, ben dervişane hoşgörüm ve ümidvarlığıma dayanarak, şu anlamı çıkartıyorum: Siz “Doğu Türkistan Uyruklu”, “Uygur Türkü” tabirini Doğu Türkistan’ın bağımsızlığı ve Uygur Türkleri’nin, Çin esaretinden kurtulmasına olan arzu, temenni hatta inancınızı ifade etmek için, kullanıyorsunuz değil mi? Sevgili Türk basını mensupları kardaşlarım! O zaman ağzınıza sağlık. Günahınızı aldıysam hakkınızı helal ediniz. Bu arada, bir bilgilendirmede de bulunmak isterim; Xin Jian, Şin can anlamı ‘Yeni Toprak olup’ Manço Hakimiyeti döneminde, Yakuphan Bedevlet hakimiyetinin, son bulmasından sonra, 1884 yılında, Redman Xinjiang eyaleti tabiri kullanılmaya başlanılmıştır. Ayrıca, Türk toplulukların yaşadıkları bölgelere ‘Orta Asya’ adı da, ‘Türkistan’ tarihi, birleştirici ve genel adı yerine sonradan yerleştirilmiş bir tanımdır. Bunları neden belirtmek istedim, kısaca bizi ilgilendiren, bize ait vatan coğrafyaları, kültür, tarih ve dilimiz ile ilgili, daha duyarlı olmamız gerektiğini düşündüğüm için… Ve ana konumuza gelirsek, madem öyle, bu saldırıya kadar, ağzınıza almadığınız, gazete sayfalarında, köşe yazılarınızda ve ekranlarda sıklıkla kullandığınız, ‘Xin jiang’ (yeni toprak), ‘Sincan’, ‘Sinkiang’ değil de, Doğu Türkistan tabirinde karar kılalım olur mu.
Türkiye’den beklentileriniz nedir?
Türk tarihinin kökleri ile bir bütünlüğünü korumak açısından Türkiye Cumhuriyeti’nin oradaki soydaşları ile ciddi biçimde ilgilenmesi gerekir. Dünyada ve bölgemizde yaşanan hadisleri de dikkate alarak, Türkiyemizin güçlü ve birlik ve beraberlik içinde, daha güçlü daha güvenli ve daha kalkınmış bir devlet olarak, görmek her Türk gibi, bizim de amacımız, hedefimiz. Bu gaye uğrunda, bizler de her zaman devletimiz ve milletimiz ile bir ve beraber olarak, gayret ve hizmet sürdürmeye devam edeceğiz. Sonuç olarak; Türkiye Cumhuriyeti devleti, bu ilişkiler arasında bir seçim yapamayacağına göre, akıllı devlet politikası ile bu ilişkileri birlikte yürütmelidir. Şunu tekrar ifade etmek isterim ki; Bir ve ya birkaç kişinin hain ve katilliği, bütün bir topluma maledilemez. Türkiye’de yaşayan Doğu Türkistan Türkleri olsun, bütün Türk boylarına mensup olan kardeşlerimiz için, Türkiye sevgisi ve bağlılığı herşeyden önde gelir. En yakındaki soydaşımızdan, en uzakta yaşayan soydaşımıza kadar, bizim medar ı iftiharımız, güvencemiz, Türkiye Cumhuriyeti ve Türk kardeşlerimizdir. Allah birrliğimizi, kardeşliğimizi daim eylesin…
1. FERHAT KURBAN TANRIDAĞLI KİMDİR?
1962 yılında Kaşgar’da doğdu. Pekin Milliyetler Enstitüsü , Azınlıklar Dil- Edebiyatı fakültesi, Uygur Dil- Edebiyatı Bölümü’nden mezun oldu. Pekin, Çin1984. Pekin milliyetler Enstitüsü, Uygur Dil- Edebiyat Bölümü’nden mezun oldu. Daha sonra, Mayıs 1987’de Türkiye’ye geldi. 1991 yılında Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşı oldu. Türkoloji (Tarihi ve Çağdaş Türk şive ve lehçeleri) ve Çin dili ve Edebiyatı üzerine çalışmalar yapmaktadır. Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nü bitirdi. Uygur Halk Latifeleri ile Humor (Fıkra) arasındaki ilişkiler hakkında lisans. ”Şirvani Mahmud- Sultaniye Giriş-Metin-Sözlük”, konulu tezi ile yüksek lisansını verdi. Marmara Üniversitesi, Sosyal bilimler Enstitüsü , Türk Dili Anabilim Dalı, İstanbul, 1990. ”Çağdaş Uygurca’da Hotan ağzı”, tezi ile doktora aldı. Marmara Üniversitesi ,Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Anabilimdalı, Türk Dili Bilim Dalı, İstanbul, 2001.
”Çin Müslümanları ”, dergi, Çince süreli yayın.Tercüman ve editörlük, 1984-1987, Pekin, Çin. 1988 yılından günümüze, çeşitli Noterlerde Çince , Uygurca yeminli tercümanlık, Adliyede Çince, Uygurca, Özbekçe tercüman bilirkişilik. Özel sektörde dış ticaret sorumlusu, Türk İşadamlarıyla, Çin’in çeşitli sanayi ve ticari bölgelerine, tercüman olarak yapılan iş seyahatları. ”Tanrıdağlı Dış.Tic. Ltd, Şti.” de ticari danışmanlık hizmetleri. Yayınlanmış kitap ve makaleleri: ”İlmihal” Uygurca tercümesi, Danış: Prof.Dr. Abdülaziz Bayındır. İstanbul, 1992.(Bu kitap İstanbul Müftülüğü’nce yayınlanarak, Orta Asya Türk Cumriyetlerinde dağıtılmıştır.). Çağatay dili ,(Kitap tanıtımı), M.Ü yayınları, İstanbul , 1995. Uygur Türklerinde Nevruz Kutlamaları, T.C Kültür Bakanlığı, ”Ana yurttan Ata yurda Türk Dünyası” adlı dergi, Sayı:8, Ankara. 1995. Doğu Türkistan Folkloru Avrupa Sahnelerinde, ”Ana Yurttan Ata yurda Türk Dünyası ” adlı dergi Ankara. Değişen Dünya şartlarında Doğu Türkistan davası. Türk Ocakları yayını, Ankara, 1995. Tarihi (Çince) belgelerle Doğu Türkistan Uygur müziği ve onun Çin müziğine olan etkileri , ”Türk Yurdu ” dergisi, cilt:17, sayı:121, Ankara, 1997. “Tarihi Belgelerle Doğu Türkistan Uygur Müziği ve Onun Çin Müziğine Olan Etkileri”, Türk Yurdu dergisi , cilt :17, sayı:121, Ankara, Eylül 1997. Türkiye – Çin İlişkileri ve Uygur Özerk Bölgesi ( Doğu Türkistan) arasındaki hassas dengelere bir bakış ve öneriler. ( Özel rapor) İstanbul, 2016. Shanghai İşbirliği Örgütü, Avrupa Birliği ve yol ayrımındaki Türkiye (1. 2. 3. Bölüm) uyghurnet.org haber sitesi, İstanbul , 18.11.2016.Ölümünün 21. Yıl Döneminde Merhum İsa Yusuf Alptekin. Uyghurnet.org. 16.12.2016. Ödülleri: Milli ve Manevi değerlere hizmet ödülü, AARU Türk İslam Ocağı, İsveçre, 1994. Uygur Ekibine Sevgi ve teşeşkkür ödülü, Tavşanlı Belediyesi, Tavşanlı,1995. Uluslararası Sultanahmet Folklor festivaline katkı ödülü, Eminönü Belediyesi, İstanbul, 1996. Çince ( Edebi, Siyasi, Ticari ve Hukuki alanlarıyla üst düzeyde), İngilzce (İyi) Arapça (Osmanlıca ve Çağatayca metinleri incelemeye yetecek düzeyde ve Osmanlıca ve Türkçenin Orta-Asya lehçeleri bilmektedir. Evli ve iki çocuk sahibidir.
Leave a Comment